MHP Genel Başkanı Bahçeli,"Özgür Bey, yolun yol değildir. Ağzının ayarı hepten bozuktur. Ne sözün söz, ne de siyasetin adam gibi siyasettir"dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, MHP TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada,Türkiye'nin bölgesinde yerinden oynayan taşların hala yerine oturmadığına, çatışmaların biri sonlanırken, diğerinin sökün ettiğine dikkati çekti.
Suriye'de 14 yılı bulan istikrarsızlık ve işgal sarmalında cephe üstüne cephe açıldığını ifade eden Bahçeli, komşu coğrafyalarda süregelen, bölge ve dünya siyasetini sürgüleyen, barış ve huzur ortamını süngüleyen kaotik iklimin giderek sertleştiğinin altını çizdi.
Türkiye'nin sınırlarının diğer alanlarının, özellikle Suriye'yi kapsam ve tesir alanına alan sıcak gelişmelerin evvelemirde akıl, sabır, sebat, sağduyu ve dikkatle takip etmek zorunda olunduğunu vurgulayan Bahçeli, "Çılgınlık ile yılgınlık tuzağına düşmeden, nevzuhur duygusallıklara kapılmadan, başkent Ankara vizyonuna bağlı kalarak, jeopolitik angajmanlara tutunarak, ülkemizi ve milletimizi önceliğine alan güvenlik tedbirlerine müzahir ve münasip tavır ve tutum takınmalıyız." diye konuştu.
Devlet Bahçeli, Türk devletinin şimdiye kadar yaptığının bu olduğunu da belirtti.
- "Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yok"
"Suriye Arap Cumhuriyeti'nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayetin esas olduğunu" vurgulayan Bahçeli, "Başka türlüsünü bırakınız düşünmeyi, kafamızdan geçirmek dahi abestir. Ne var ki Suriye Arap Cumhuriyeti, Şam ile Lazkiye arasına sıkışan, topraklarının üçte ikisi kontrol dışına çıkan, egemenliği ölümcül yaralar alan, solunum cihazına bağlı halde bulunan tartışmalı devlet konumundadır. Merkezi otoritenin kaybı halinde nelerin yaşanacağını, paylaşım sofrasına oturmak için nasıl da kuyrukların oluşacağını Suriye özelinde görmek, trajik bir gerçek olarak karşımızdadır." değerlendirmelerinde bulundu.
MHP lideri Bahçeli, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in, Türkiye'nin uzanan elini tutmadığını, uzlaşma ve görüşme çağrılarına kulağını kapattığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Toprakları gasbedilen, askerleri çatışma alanlarından kaçan, ülkesi deprem geçiren bir devlet başkanı kuyruğu dik tutma çabasındadır. Ülkesi baştan ayağa infaz ve istila edilmişken, Türk askerinin terör örgütleriyle mücadelesini hazmedemeyip devamlı geri çekilmemizi şart koşan Baas zihniyetinin bugünkü özeti, kabul edelim ki, tam bir rezalettir.
Bize göre hala vakit geçmiş değildir. Esad'ın, Türkiye'yle ön şartsız temas ve diyalog kurması, normalleşme iradesi göstermesi önce kendi hayrına, sonra da ülkesinin çıkarınadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur. Ancak vatan topraklarımızda gözü olanlara, yerinden çıkarılacak gözleri olan bu sırtlanların sırtını sıvazlayanlara tahammülümüz de söz konusu olamayacaktır. Suriye'den kaynaklanan bölücü terör musibeti tamamıyla gündemden çıkarılasıya kadar huzur ve barış ortamını tesis ettiğimiz sahaları boşaltmamız, Anadolu coğrafyasını ateşe atmakla eşdeğerdir. Esad rejiminin her şeyden önce bunu idrak etmesi lazımdır. En uzun sınıra sahip olduğumuz Suriye'nin istikrar ve güvenliğe kavuşması, iç otoriteyi tekrar kurması elbette samimi dilek ve temennimizdir. Bu gerçekleşmeden, üstelik her taşın altında, pek çok ülkenin, emperyalizmin ve terör unsurlarının farklı hesap ve hedeflerinin kaynadığı coğrafi mıntıkaları terk etmek felaketlere 'Buyur gel.' demektir."
Devlet Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti'ne "işgalci" diyenlerin, ABD-Rusya ve terör örgütlerine üst perdeden itirazdan inatla kaçınmasının en hafif tabirle korkaklık ve kifayetsizlik olduğunu dile getirerek, Türk'ün, beklenen, bilinen, özlenen, çağrılan, adalet ve müşfik muamelenin mihver başı, zirve bağrı olduğunu söyledi. Bahçeli, şöyle konuştu:
"Türkiye ve Suriye arasında diplomasi ve diyalog süreçleri, üçüncü tarafların herhangi bir bozucu etkisi olmadan canlandırılmalıdır. Başka çare ve çıkış yolu kalmamıştır. Terörle mücadelenin ortaklaşa icrası, karşılıklı hak ve hukuka saygı, geçici koruma statüsü altında bulunan Suriyelilerin evlerine dönüşü, sınır ticaretinin diriltilmesi, birlikte yaşanmış yüzyılları geleceğe taşıma kararlılığı derhal hayat ve zemin bulmalıdır. Biz, Suriye'nin sarsılan toplum ve devlet yapısına umut bağlayamayız. Biz, Suriye'nin emperyalizmin ve terör maşalarının doymaz kursaklarında lokma lokma öğütülmesinden memnuniyet duymayız. Biz, Suriye'nin rehin alınmış, parçalanması hususunda ittifak sağlanamadığından dolayı icazetli ömrünün uzamasına 'tamam' denilmiş mevcut statükosuna yatırım yapacak fırsatçılığa tenezzül edemeyiz."
-"Irak ve Suriye coğrafyası Türk milletini bilir"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Beşşar Esed yönetiminin aklını başına alması, mezhep taassubunu terk etmesi, düşmanı dost sayan, dostu da düşman gören ilkel ve ilkesiz siyasi dürtülerle arasına çizgi çekmesi gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Esad yönetimi kabuğuna çekilip uzun süre ayakta kalacağını düşünüyorsa biliniz ki, yanıldığını er veya geç anlayacaktır. 400 yıl hakimiyetimizde bulunan coğrafyaların, sömürgeci güçlerin ve devşirdikleri işbirlikçilerin envai tezgahlarıyla, sınır ve eşik tanımayan ihanetleriyle nasıl da elimizden çıkıp gittiğini hafıza kayıtlarımızda saklı tutuyoruz. Irak ve Suriye coğrafyası Türk milletini bilir, Türk milleti de o gönül ve kültür coğrafyalarını yüreğinde taşır. 27 Kasım'dan itibaren Halep'e yönelik saldırıları konuşmadan önce, Rusya ve İran destekli rejim güçlerinin 2016 yılında Halep'te yaptığı toplu katliamları, mezhep temelli şiddet sahnelerini, sürgün edilen masumları, tarihinden koparılan bir şehrin acı veren dramını unutmadığımızı, hiçbir zaman da unutmayacağımızı hatırlatmak isterim. İsrail ile Lübnan arasında yapılan ateşkes anlaşmasından hemen sonra Halep krizinin doğması üzerine başlayan tartışmaların, bir tesadüf mü yoksa bir tertip mi olduğuyla ilgili münakaşaların, o güne kadar biriken çatışma enerjisini, artan coğrafi basıncı hesaba katmadığı anlaşılmaktadır.
Bir yanda zafer çığlıkları atılırken, diğer yanda felaket tamtamlarının çalınması ifrat ve tefrit dozajı yüksek düşüncelerin eseridir. Mücavir coğrafyalarımızda Türkiye'ye musallat olabilecek, bölgesel krizi yaygınlaştıracak hiçbir silahlı hareketlenme ve hesaplaşmayı doğru ve meşru göremeyiz. Halep'ten İdlib'e kadar tekrar açılan çatışma güzergahının Türkiye'ye yansımalarını enine boyuna düşünmekle mükellefiz. Sınırlarımızın dibinde orayı burayı bombalayanların, Suriye'nin kuzeydoğusunda bölücü terör örgütünü palazlandırıp pışpışlayanların, ne aradıklarını, hangi hak ve hukuka dayanarak bölgemizde konuşlandıklarını sormak ve bununla kalmayıp pılınızı pırtınızı toplayıp gidin demek en tabii hakkımızdır."
-"Ümit ederim ki, sırayı Menbiç almıştır"
Devlet Bahçeli, ABD ve Rusya'nın verdiği hiçbir sözü tutmadığının ortada olduğuna işaret ederek, "5 Mart 2020 Moskova Mutabakatının kısmen bir çatışmasızlık iklimi sağlamış olsa da, bu mutabakatı ihlal eden, İdlib'i kurcalayan, M-4 ve M-5 karayollarının çevresinde somutlaşan güvenlik koridorlarının işlevini sakatlayan, İdlib Gerginliği Azaltma Anlaşmasıyla Astana süreçlerini yıpratan, 22 Ekim 2019'da Soçi Mutabakatı kapsamında, PKK/YPG/PYD'yi Menbiç ve Tel Rıfat'tan çekecek olan, fakat buna bir türlü yanaşmayan ülkeler az çok bellidir. Şimdi Tel Rıfat haşeratlardan, çıyanlardan, insan suretinde dolaşan alçaklardan köşe bucak temizlenmiş; ümit ederim ki, sırayı Menbiç almıştır." dedi.
Bahçeli, Türkiye'nin sınırlarının hemen yanı başında yuvalanan terör örgütünün sökülüp atılmasından rahatsız olan DEM Parti'nin nerede duracağını henüz kestirememesinin, terörle arasına mesafe koymaktan sürekli imtina etmesinin yanlış, demokrasi ve hukuk dışı bir çarpıklık olduğunu söyledi.
"Gelişmelerin Kürt kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yoktur. Tel Rifat'tan sürülüp çıkarılan canilerin kiralık katil sürüsü olduğunu sadece biz değil, şerefli Kürt kardeşlerim de itiraf edeceklerdir." ifadesini kullanan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bölücü terör örgütüne hayat haramdır. Tüm terör örgütleri bizim karşımızdadır. Kürtler bizim canımız, PKK/YPG/PYD can düşmanımızdır. DEM, ya Türkiye partisi olacak ya da tükenmekten ve derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır. Terör ya bitecek ve Türkiye bahara uyanacaktır ya da bölücü katiller son silahlı teröriste kadar tek tek canlı hedef olmaktan kurtulamayacaklardır.
Suriye toprakları, Suriyelilerindir. Bu ülkenin demokrasi sınırları içinde anayasal sisteme geçmesi şarttır. Halep'in huzur ve sükunet bulması da yegane dileğimizdir. Şu gerçeği millet huzurunda haykırmak dava ve siyaset namusumuzun şaşmaz ve şüphe götürmez bir gereğidir: Halep deyince yüreği titremeyen bir vatan evladına rastlayamazsınız. Çünkü Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman'dır. Bunu sadece biz söylemiyoruz, tarih söylüyor, coğrafya söylüyor, hakikat söylüyor, ecdat söylüyor, Halep kalesine çekilen Türk bayrağı söylüyor. İstanbul'un Kapalı Çarşısı neyse Halep'in Kapalı Çarşısı odur. Ankara Kocatepe Camiinden yükselen aminlerimizle Halep Ulu Camiinden yankılanan aminlerimiz aynıdır. Halep oradaysa tarihin çağrısına kulağını veren Türk milliyetçileri ve Türk milleti buradadır. Bizim niyazımız Suriye'nin huzur, istikrar ve barış ortamına bir an evvel vasıl olmasıdır. Fakat parçalara ayrılmış Suriye fotoğrafında Halep'i yüzüstü bırakmak, yaban ve yabancı ellere teslim etmek hayal mahsulü bir ihtimaldir. Ve öyle bir an geldiğinde, tarih satır satır, sayfa sayfa yeniden tekerrür edecek; reklam arası son bulacak, fragman gösterimi bitecek, coğrafya yeni baştan aslına dönecektir."
-"Özgür Bey, yolun yol değildir"
MHP lideri Bahçeli, Türkiye'de siyasi istikrarın köklü sağlam ve sağlıklı olduğunu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bazı yönlerini revize ihtiyacı hasıl olsa da yönetim hayatının artık güçlü bir bünyeye sahip olduğunu kaydetti.
CHP'nin bundan mustarip ve müşteki olduğunu bilmeyen bulunmadığını ifade eden Bahçeli, "Anladığımız ve gördüğümüz kadarıyla, CHP, fonlanmış medyası, yandaş sivil toplum kuruluşları ve sendikaları, DEM'lenmiş ortakları, kiralık kalemleri, dış bağlantıları, devlet ve bürokrasi içine gizlenmiş eski tüfek ayak takımı, demokratik yollardan sonuç alamayacaklarına dönük ortak bir kanaat içine yuvarlanmışlardır." değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, CHP'nin, halktan umudunu kestiğini söyleyerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hemen seçim çağrıları yapsalar da CHP yönetiminin gözü başka kaşı başka oynamaktadır. Her gün farklı kisveye bürünen çıkar gruplarının artan rekabetine, azgın hiziplerin çadır tiyatrosuna dönen CHP'nin demokrasi dışı arayışların düşünü kurduğunu ifade etmek hatalı değildir. Disiplinsiz teğmenleri savunan, laik-anti laik kutuplaşmasını sahneye çıkaran, rejim değiştirmekten bahseden, ekonomik sorunları sistem ve devlet sorununa tahvil eden, ülkede istikrarsızlık ortamı varmış gibi iddiada bulunan, her 4 gençten 3'ünün ülkemizden gitmek istediğini gafilce ileri süren, İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız başta olmak üzere hukuk insanlarımıza edepsizce saldıran ve avukatlık mesleğini aşağılayan, CHP'li belediyelerin vergi borçlarını ve SGK primlerini ödememesini dayatan, milletimizin hassasiyetlerini kaşıyan, sinir uçlarına basan ve sürekli hukuk ihlali yapan Özgür Özel ve ekibinin vesayet nöbeti tutmuş, ara rejim merakı sarmıştır. CHP, genetik mirasına sarılarak eski hastalığının pençesine düşmüştür. Özgür Bey, yolun yol değildir. Ağzının ayarı hepten bozuktur. Ne sözün söz, ne de siyasetin adam gibi siyasettir. Eğer demokrasiyi kesintiye uğratacak yeni bir cunta hedefindeyseniz, ki buradan baktığımızda bunun pek çok delili vardır, o halde bunun sonuçlarına değil şahsınız, yedi ceddiniz en ağır şekilde katlanacaktır."
-"Sandıkta adam olmaya çalışınız"
Devlet Bahçeli, 1967, 1968 nesli olarak Türkiye gerçeğini çok iyi tanıyan ve onunla mücadelesini sürdüren bir davanın neferleri, askerleri, mensupları olduklarına dikkati çekere, şunları kaydetti:
"CHP siyasi iktidarı halkın sevgisiyle değil, birçok kuruluşun tahrik ve teşvikiyle, sokaklara çağrısıyla beslenerek, ara rejimlerle iktidar sevdasına kapılmış bir tüzel kişilik olarak Atatürkçülük kavramının altında saklanarak, yoluna devam ediyor. Açıkça söylüyorum, CHP 67, 68 sonrasında fikir kulüplerini, DEV-GENÇ, DEV-YOL'u, DHKP-C'yi kullanarak iktidar yolunu aramıştır. 12 Eylül'den sonra bu sefer PKK, PYD ve buna benzer bölücü unsurlarla teşvik ve birlikte olarak milleti sokağa çağırma, oradan da kendilerine uygun bir ortamı yakalama çabası içerisine girmiştir. Bu yanlıştır, bunlar denenmiştir. Sokaklar değil, sandıkta adam olmaya çalışınız.
Biz ya silah ya siyaset derken, CHP'yi de ihmal etmediğimiz bilinmelidir. Orta Doğu'nun çatışma ortamını ve kanlı boğuşmalarını ülkemize ithal etmeyi planlayan, demokrasiyi musalla taşına yatırmayı aklından geçiren kim ya da kimler varsa, tavsiyem önce bizi ezmeleri, önce bizi geçmeleridir. Bu can bu bedende durduğu müddetçe, Cumhur İttifakı milletiyle yekvücut olduğu sürece darbe sevdalısı CHP'nin ve onun antidemokratik destekçilerinin göreceği rüya sadece kabustur, sadece karanlıktır, sadece felakettir."