KAHTASES-DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, "“Kaldırın tecridi de Türkiye’de merak eden gazeteciler gitsin Sayın Öcalan’ı görsün, sorularını sorsun. Bunun bir süreç olup olmadığını merak eden barolar, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, siyasetçiler, farklı kesimler gitsinler eğer gitmek istiyorlarsa. Herkes gitsin. Koşulları oluşturun artık. Aylardır konuşuyoruz. Konuşmanın ötesine geçmek gerekiyor artık” ifadelerini kullandı.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan,parti genel merkezindeki basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Doğan, şunları söyledi:

"Sayın Öcalan mesajlarını kamuoyuna bu kadar açık DEM Parti İmralı Heyeti aracılığıyla ifade ederken ne bekleniyor? Ekim’den bu yana aylar geçti. Sayın Bahçeli sürekli çağrılarını yineliyor. Kamuoyu bize soruyor kim neyi bekliyor diye. Kim neyi bekliyor? Buna iktidar yetkilileri, hükümet yetkilileri, Sayın Cumhurbaşkanı cevap vermeli. Sayın Bahçeli, “Tüm samimiyetimle bu çağrının gelmesini bekliyorum” diyor. Biz tüm samimiyetimizle ve açıklığımızla hazır olduğumuzu söylüyoruz. Sayın Öcalan keza aynı şeyleri söylüyor. Ancak ülkeyi yönetenler adım atmıyorlar, sorumluluk almıyorlar, ciddiyetle yaklaşmıyorlar. Ülkeyi yönetenler nasıl ağır bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun farkında olmalılar. “Silahlar gömülsün” diyor Sayın Cumhurbaşkanı. Evet, gömülsün de nasıl gömülsün, nereye gömülsün? Peki, sonra ne yapılacak, ne olacak bir daha olmaması için? Çatışmasızlık nasıl kalıcı hale getirilecek? Tüm bu sorular yanıt bekliyor. Tecrit kaldırılmıyor, Sayın Öcalan’ın farklı kesimlerle görüşmesinin yolu ve zemini açılmıyor. Çağrıyı nasıl yapacak, kime yapacak, örgütüyle nasıl iletişime geçecek? Bütün bunları kamuoyu merak ediyor. Biz dikkatlerini bize yönelten insanlara karşı sorumlu hisseden bir partiyiz. Sorumluluğumuz, bu soruları açıklıkla ifade etmek ve yanıt istemek. Sorumluluğumuz, olmaması gerekenleri hatırlatmak. Yapıcılık budur, yıkıcılığa gerek yok. Tehdide, şantaja, bombaya, İHA’ya, SİHA’ya ihtiyacımız yok. Kürt meselesi ve Türkiye’nin demokrasi meselesi iç içe geçmiş meselelerdir. Kürt meselesi bir hak ve özgürlükler meselesidir, dil meselesidir, kimlik meselesidir, eşit yurttaşlık meselesidir. Kardeşlik hukukunun eşit biçimde işletilmesi ve yasal güvence altına alınması meselesidir. Meseleye böyle yaklaşmazsanız çözemezsiniz. Meseleye böyle yaklaşmalı ve bu yönlü çözüm iradesi ortaya koymalı iktidar. 

Artık konuşmanın ötesine geçilmeli, Sayın Öcalan’ın koşulları oluşturulmalı

Yaptığımız çağrıların tamamı, küçücük de olsa barış ve demokratik çözüm ihtimalini güçlendirme çağrılarıdır; asla zayıflatma, engelleme çağrıları değildir. Kamuoyuna sürekli iktidarın bütün elindeki araçlarla bunlar pompalanıyor. Yalan ve yanlış haberler, kulis haberi diye sürekli dolaşıma sokuluyor. Bunun için tüm araçlar seferber ediliyor. Kaldırın tecridi de Türkiye’de merak eden gazeteciler gitsin Sayın Öcalan’ı görsün, sorularını sorsun. Bunun bir süreç olup olmadığını merak eden barolar, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, siyasetçiler, farklı kesimler gitsinler eğer gitmek istiyorlarsa. Herkes gitsin. Koşulları oluşturun artık. Aylardır konuşuyoruz. Konuşmanın ötesine geçmek gerekiyor artık. Konuşmanın ötesine geçen şey ne? Antidemokratik uygulamaların ötesine geçmek. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’yla ilgili aynı kumpas mantığıyla siyasi yargı operasyonları yapmak, siyaset yapmasını ve halka hizmet etmesini engellemek, barış ve çözüm ihtimaline yönelik toplumda olan güveni artırmak yerine zayıflatır. 

Bu yüzyıl da ıskalanmamalı

İfadeye gelecek gazetecilerin çalıştıkları yerleri basarak, gözdağı vermeye çalışarak, gazetecilikte etik tartışması başlatmaya çalışarak ne yapmaya çalışıyorsunuz? Kürt gazeteci zaten tutuklanır, öldürülmemesi çok büyük şanstır. Bununla övünebilir iktidar! Ki SİHA’larla vurulup kendi topraklarına gömülemeyen Kürt gazeteciler var bu ülkede. Niye öldürüldü Nazım Taştan ile Cihan Bilgin, gazetecilik yaptıkları için. İçeride onlarca gazeteci tutuklu. Onlarcası gizli tanık beyanlarıyla yargılanıyor. Muhalifseniz, eleştiriyorsanız susun. Böyle bir şey olamaz, vazgeçin bundan. İhtiyacımız olan şey bu değil, daha fazla özgürlük ve demokrasi. Uzlaşı teklik ile olmaz. Teklik ile Türkiye'nin güvenliği bugüne kadar sağlanamadı. Bütün kaynaklar bunun için harcandı. İnsanlar mutlu olabilecekken mutsuzluk önlerine kadermiş gibi konuldu. Bu kaynakları barış, demokrasi, eşit ve özgür bir Türkiye için kullanmanın zamanı geldi. Bu yüzyıl ıskalanmış bir yüzyıl olmamalı. Bu yüzyıl halkların kazandığı bir yüzyıl olmalı. Bu yüzyıl, savaşın ve çatışmaların değil barışın yüzyılı olmalı. Bu yüzyıl düşmanlıkların arttığı değil dostlukların büyüdüğü bir yüzyıl olmalı. 

Güçlü halk toplantıları ve kampanyalarımız devam ediyor

İl-ilçe örgütlerimiz, PM üyelerimiz, Kadın ve Gençlik Meclislerimiz, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz ve bileşen partilerimizle birlikte Merkezi Örgütlenme Konferansımızdan bugüne devam eden bazı kampanyalarımız var. Bir yandan daha güçlü bir yapı için toplantılar ve halk buluşmaları yapıyoruz, hep sahadayız. Öte yandan diyoruz ki iş aş, ekmek ve adalet mücadelesi ile demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesi birbirinden ayrılamaz. Bu yüzden Ekmek, Adalet ve Barış Kampanyamız devam ediyor. 

42 merkezde yapılacak buluşmalarla sahaya iniyoruz

Şimdi de 1-10 Şubat arası MYK’mızın aldığı kararla yeniden sahaya iniyoruz. Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşmaları yapacağız. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yapacağız. Kamuoyunun merak ettiklerine, o buluşmalara geleceklerin sormak istediklerine yanıtlar vereceğiz ve yeniden buluşacağız halkla. Zaten dediğim gibi bu buluşmalar hep devam ediyor. Bu buluşmalarımıza il-ilçe örgütlerimizden MYK’mıza kadar pek çok katılımcı gelecek. 42 merkezde halk toplantılarının yapılmasına karar verildi. Diyarbakır, Batman, Siirt, Mardin, Şırnak, Urfa, Antep, Adıyaman, Kocaeli, Tekirdağ, İzmir, Manisa, Muğla, Denizli, Antalya, Ankara, Konya, Kayseri, Eskişehir, Karadeniz gibi yerlerde toplantılar yapacağız. Dediğim gibi, bunlar zaten bugüne kadar sürdürdüğümüz bazı toplantıların bir parçası olarak devam edecek. Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşmaları için 1-10 Şubat arasında yeniden sahada olacağız. Soru varsa alalım. 

Soru: AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in bir açıklaması oldu İmralı trafiğinin bittiğine dair. Bu konuyu nasıl değerlendirdiniz? Bundan sonraki aşamada heyetin bir ziyareti olacak mı?

Heyetimize iletilmiş böyle bir bilgi yok. İmralı ziyaretlerinin devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunu tecridin kaldırılması bağlamında onlarca kez ifade ettik. Tecrit kalkmalı, Sayın Öcalan hem DEM Parti İmralı Heyeti, ailesi, avukatlarıyla hem de toplumun farklı kesimleriyle görüşmeli. Sayın Öcalan barışın esas muhatabıysa ki ağır tecrit koşullarında bunu gerçekleştirmenin imkansız olduğunu bilmek gerekir. Sayın Çelik’in yerinde olsam, ciddi ve ağır bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun idrakinde olup böyle bir dil kullanmazdım. Şu anda biten tek şey Meclis’te siyasi partilerle gerçekleştirilen görüşme turu. Bu turdan sonra bir daha İmralı’ya gittiler, görüşmeleri ilettiler. Dönüşte de bir açıklama yapıp kamuoyunu bilgilendirdiler. Biten bir şey yok. Biz bir başlangıç olsun diyoruz. Barış ve demokratik çözüm arayışı olsun, bir sürece evrilsin diyoruz. Bitmesin aksine tecrit de kalksın. Keşke Sayın Çelik bu mecburiyet dili yerine daha yapıcı, sorumlu ve ciddi bir dil kullansaydı."