HÜRPOLİTİKA-İYİ Parti, 2023-2024 eğitim ve öğretim yılının bugün başlaması nedeniyle tüm kentlerde eş zamanlı eylem yaptı.
İYİ Parti,ekonomik krizin özellikle *eğitim masrafları* konusunda ailelerin üzerinde yarattığı baskıyı ve *hukukun verdiği karara rağmen Andımız'ın okullarda okunmamasını* protesto etmek üzere, İYİ parti 81 İl Başkanlığı ile eşgüdümlü olmak üzere 81 ilde MEB İl müdürlükleri önünde protestolu basın açıklaması yaptı.
Adıyaman'da ise İYİ Parti protesto eylemini il binasında il ve ilçe teşkilat başkanları ve partilerin katılımında gerçekleştirdi.
Basın açıklmasında şu ifadelere yer verildi:
"Saygıdeğer kamuoyu,
2023-24 Eğitim Öğretim Yılı, bugün çalan ilk ders zili ile başladı.
Eğitim politikalarını önceleyen ve Cumhuriyet değerlerimizi, ülkemizin bekası için
her daim içselleştiren İYİ Parti mensupları olarak, bugün tıpkı burada olduğu gibi
81 ilimizde eş zamanlı olarak sahalardayız, alanlardayız, karşınızdayız.
Geçtiğimiz yıl, 15 milyon 839 bin 140 öğrenci resmî, 1 milyon 578 bin 233 öğrenciözel ve 1 milyon 738 bin 198 öğrenci de açık öğretim kurumlarında eğitim gördü.
Resmî okullarda eğitim görenlerin 8 milyon 147 bin 339'u erkek, 7 milyon 691 bin
801'i kız öğrencilerden oluştu.
MEB İstatistiklerine göre Türkiye'de toplam 70 bin 383 eğitim kurumu içinde
devlete ait okul sayısı 56 bin 200.Özel okulların sayısı ise 14 bin 124.Henüz resmi rakamlar netleşmedi fakat bu eğitim öğretim yılında bu rakamlar
muhtemelen bir hayli daha artacak.
Ebeveynleri de dahil ettiğimizde toplumumuzun önemli bir kesimini ilgilendiren
eğitim konusu, söz konusu rakamsal veriler ışığında en önemli sorunlarımızın
başında gelmektedir.
Pek çok konuda olduğu gibi eğitim politikalarında da ipin ucunun kaçırıldığına,
toplumsal değerlerimizin özümsenmesiyle ilgili hassasiyetlerin eğitimde de terk
edildiğine üzülerek tanık oluyoruz.
Türk Milletinin duyarlılıklarının ötesinde, artık ayan beyan belli olan ve iyiden iyiyeaçığa çıkan bir gizli ajandada yazılı olanların, yasa ve yönetmelikler de hiçe
sayılarak eğitimde de uygulamaya konulmasıyla somutlaştığını maalesef gözlemliyoruz.
Yeni kuşakların, Anayasamızda da öngörülen; milli ve manevi değerlerinin yanı sıraAtatürkçü, laik, çağdaş ve bilimin ışığında yetiştirilmesi amaç ve hedefinden hızlauzaklaşmakta olduğumuzun, evrensel kriterlerden öte, bir garip ideolojik hedeflerdoğrultusunda şekillendirilmek istendiğinin farkındayız.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'na göre eğitim bir uzmanlık alanı ve
öğretmenlik de bir ihtisas mesleğidir.
Pedagojik formasyonu ve lisans eğitimi olmayan kişilerin değişik adlarla veya kaçakyapılar marifetiyle eğitim vermeye kalkıştıklarını dahi biliyor, bunlara göz
yumulduğuna da şahit oluyoruz.
Cumhuriyetin temel niteliklerinden biri Eğitim-Öğretim Birliği'dir ve bu konu, devletimizin varlığının ilelebet korunmasıyla da doğru orantılıdır.
Bilinmelidir ki;
Vakıflar, cemaat, dernek grup ve benzeri din eğitimi veya değerler eğitimi adına
MEB müfredatı dışında birtakım faaliyetlerde bulunmak, ülkemizdeki eğitim ve
öğretim sürecini olumsuz etkiliyor.
Zira bu tür faaliyetlerde bulunan grupların hangi müfredata, hangi programa bağlı
kaldıkları da meçhuldür ve bu durum oldukça tehlikelidir.
Şunu özellikle belirtmek isteriz ki; çağdaş ve modern eğitim ile birlikte, eğitimde
fırsat eşitliğinin sağlanması her zaman olduğu gibi öncelikli talebimizdir.
Bıkmadan usanmadan, her türlü mecrayı kullanarak her fırsatta bu talebimizi
haykırıyoruz, çünkü ülkemizin temel sorunu budur.
Bugün de içinde bulunduğumuz eğitim sistemi, ne yazık ki, birey yetiştirme değil,
seçmen yetiştirme üzerine kuruludur.
Önce köy enstitülerinin kapatılmasıyla başlayan ülkemiz eğitimindeki erozyon, son22 yıl içinde çok sayıdaki köy okullarının kapatılmasıyla da derinleştirildi.
Müfredat düzenlemelerinin Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırılarak yapılması,
yukarıda sözünü ettiğimiz gizli ajandalı bir kurgunun hayata geçirilmesi amaçlıydı
ve Türk eğitim sisteminde bilinçli bir yozlaştırmayı beraberinde getirdi.
Yargı kararına rağmen keyfi bir uygulama ile Andımız’ın yasaklanması dahi Milli
Eğitim ideallerimize vurulan en ağır darbelerden biri olmuştur.
Çocuklarımızın, “Ne mutlu Türküm diyene!” diye haykırmasından rahatsızlık duyanların gerçek niyetinin, kimliksiz bir zihniyete sahip, kula kulluk eden bağımlı
bireyler yetiştirmek olduğu net biçimde anlaşılmıştır.
Eğitimde temel felsefe, nitelikli eğitimin yolunu açmak, fırsat eşitliğini sağlamak,
devlet güvencesiyle parasız eğitime geçiş yolunda çalışmalar yapmak, sonuç itibarıile liyakat sahibi gençler yetiştirmek olmalıdır.
Geleceğin aydınlık Türkiye’sini kurmanın da insan hak ve hürriyetlerinin egemen
olduğu, hukukun tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, adaletin herkesi için tesis
edildiği, laik ve demokratik bir ülkede yaşayabilmenin de tek yolu, milli eğitimdeki
bu ideallerin hayata geçmesiyle mümkündür.
Türk Eğitim Sistemi’nde; Atatürk ilke ve devrimleri esas olmalı, milli ve manevi hassasiyetler korunup kollanmalı, laik ve bilimsel eğitim ilkelerine uyumlu politikalar üretilmelidir.
Aynı şekilde; devlet denetiminde olması gereken okullarımızda ve öğrenci
yurtlarımızda, dar ve sabit gelirli ailelerin çocuklarını ücretsiz yararlandırmaları
esas alınmalıdır.
Devletimizin hiçbir biriminin olur vermediği, kaçak tanımlamasıyla tarif edilen
sözde eğitim ya da barınma merkezlerine, bırakın müsamaha gösterilmesini,
derhal kapatılmalarıyla ilgili işlemler gecikmeksizin yapılmalıdır.
Dernek ve vakıf ağırlıklı eğitim ve yurt merkezlerinin, Türk devleti ve Milletinin
duyarlıkları doğrultusunda denetlenmeleri sağlanmalı, elbette ki Anayasamızda ve
yürürlükteki yasalarımızda ifadesini bulan Türk eğitim sisteminin ilke ve
prensiplerine uygunluğu tescil edilmelidir.
Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızda, milli bilincin ve ulusal değerlerimize aidiyet
duygusunun güçlenmesi için; yargı kararına rağmen yasaklanan ‘Andımız’ tekrar
bütün yurt sathında okutulmaya başlanmalıdır.
Ailelerin belini büken ağır kırtasiye masraflarının yükü devletimiz tarafından
sübvanse edilmeli, okul ve derslik sayısının yetersizliği ile sınıf mevcudiyetlerinin
aşırı kalabalıklığından kaynaklanan sorunlar giderilmelidir.
Öğretmen açığı, atanamayan öğretmenlere ders başı yaptırılmasıyla telafi edilmeli,okulsuz köyler ve taşımalı eğitim sisteminin sancıları ortadan kaldırılmalıdır.
Biliyoruz ki; Türkiye’de İlkokul 4. sınıfların yüzde 40’ı ve 8. sınıfların yüzde 46’sı
okula aç gidiyor ve tam 1 milyon 358 bin çocuk açlık sınırında bulunuyor. İYİ Partiolarak çocuklarımıza o nedenle okullarda beslenme projesi geliştirmiştik.
Şimdiburada İktidara sesleniyoruz; hadi bakalım seçim döneminde, bizden kopyaçekerek verdiğiniz ücretsiz yemek sözünü yerine getirin!
Kısacası, öğrencilerimizdeki beslenme sorunlarının üzerine mutlaka ama mutlaka eğilinmeli, sağlıklı ve nitelikli bireyler yetiştirilmesi için eğitimimiz, dünyadaki evrensel kalite standartlarına yükseltilmelidir.
Öğretmenlerin açlık sınırında (özellikle özel okullarda) çalıştırılmalarının önüne
geçilmeli, ebeveynlerin üzerindeki maddi manevi ekstra bir yük olan servis çilesineson verilmelidir.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz."