KAHTASES-DEM Parti milletvekilleri, “Yenidoğan Çetesi” ve bebek ölümlerine dair Sağlık Bakanlığı önünde açıklama yaptı. 

Burada konuşan Kılıç Koçyiğit, şunları söyledi:

Türkiye günlerdir bir dehşeti yaşıyor, dehşet haberleriyle güne başlıyoruz. En son “Yenidoğan Çetesi” diye kamuoyuna yansıyan haber kanımızı dondurdu, insanlığımızdan utandırdı. Bu ülkedeki çürümenin ve kokuşmanın geldiği boyutu göstermesi açısından çok önemli. AKP hükümeti, hayata geçirdiği zaman da geçirdikten sonra da, Sağlıkta Dönüşüm Programının sağlıkta bir yıkım programı olduğunu, kamu sağlığının tasfiye edildiğini, halk sağlığının piyasaya açık hale getirildiğini; hastanelerin ticarethane, hastaların müşteri haline geldiği bir sistemde halkın sağlık hakkının korunamayacağını çokça anlattık. Ancak her seferinde Sağlıkta Dönüşüm Programını övdüler, cilaladılar ve şehir hastaneleriyle övündüler. Geldiğimiz durum tam da o piyasacı anlayışın sonucu. Hastayı müşteri, insanı meta olarak gören anlayışın sonucunda şu an için bildiğimiz kadarıyla 12 bebek katledildi. Neden? Birileri daha çok kazansın diye 12 bebeğin yaşamına kast edildi. Buradan şunu söylemek istiyoruz: Büyük büyük hastaneleri yapanlar, kamu kaynaklarını şehir hastanelerine, garantili oto yollara ve köprülere harcayanlar bu sürecin sorumlusudur. AKP hükümeti, 12 bebeğin yaşamını yitirmesinden, katledilmesinden sorumludur. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu bu katliamdan, bu kokuşmuşluktan sorumludur. Derhal istifa etmelidir.

İçinde siyasilerin olduğu bir suç ağı şebekesi kurulmuş

Sağlık Bakanı ne diyor? “Biz süreci çok iyi yürüttük, CİMER’e bir ihbar geldi, üzerine gittik değerlendirdik”. Kendisi il sağlık müdürüyken, kendi ilinde 9-10 hastane bir suç örgütüne bağlanmış. Bir şebeke kurulmuş, bir suç ağı kurulmuş. İçinde siyasilerin olduğu, daha önceki Sağlık Bakanının hastanesinin olduğu bir çete yapılanması var. Sağlık Bakanı bu olayı CİMER’e gelen ihbar sonucunda öğrenmiş, araştırılmasını da bir övünç kaynağı olarak ifade ediyor. Utanması gerekirken, istifa etmesi gerekirken, bir saniye bile o koltukta oturmaması gerekirken, soruşturmanın selametinden bize dem vuruyor. Soruyoruz: İl sağlık müdürüydünüz. İstanbul gibi bir ilde 10’dan fazla hastane, sağlıklı bebekleri yoğun bakım ünitesine koyup orada ölümlerine göz yumuyorsa, bunu denetlemeyen il sağlık müdürü sorumlu değil midir? Bütün bu özel hastanelerin denetimsizliği bir sorun değil midir? Kamu kaynaklarını zarara uğratan, insan hayatını hiçe sayan, yeni doğan bebeklerin yaşamını hiçe sayan bu çeteye karşı neden bir soruşturma yürütmediniz, neden zamanında tespit etmediniz?

Koruyucu sağlık hizmetlerini terk ettiler, hastaneleri ticarethane haline getirdiler

Biz söyleyelim: Çünkü işin arkasında siyasiler var, nepotizm var, çeteleşmeye göz yumma var. İşin arkasında herkesin çıkarına bakması var, halkın sağlığını hiçe sayma var. Biz bu gerçekleri söylediğimiz zaman da bize yaptıkları devasa binaları anlatıyorlar. Koruyucu sağlık hizmetlerini terk ettiler, hastaneleri ticarethane haline getirdiler. Hastanelerde kuyruk bitti dediler ama bugün kuyruklar MERNİS’le evlere taşınmış durumda. En temel hak olan sağlık hakkına insanlar ulaşamıyorlar. Bakanlık 9 hastanenin ruhsatını iptal ettiğini söylüyor. Peki, o hastanelerde çalışan ve bu süreçlerde hiçbir suçu olmayan sağlık emekçilerine ne olacak? Onlar da umurlarında değil. Yapılması gereken bütün hastanelerin kamulaştırılmasıdır ama en başta bugün ruhsatı iptal edilen hastanelerin ilk elden kamulaştırılmasıdır. Orada çalışan sağlık emekçilerinin mağdur edilmemesi gerekir.

Yenidoğan Çetesinin bürokratik yapılanmasının açığa çıkarılması gerekiyor

Bu süreçte kamuoyundan bilgi ve belge kaçıran, süreci şeffaf yürütmeyen Bakanlığı kabul etmiyoruz. Sağlık Bakanlığının derhal en ince detayına kadar kamuoyunu bilgilendirmesi talebimizi ifade ediyoruz. Bu işin arkasındaki siyasi yapılanmanın, mafyatik yapılanmanın, çeteleşmenin, bürokratik yapılanmanın açığa çıkarılması gerekiyor. Başta Sağlık Bakanı olmak üzere İstanbul İl Sağlık Müdürünün ve bu hastanelerin bulunduğu ilçelerdeki bütün ilçe sağlık müdürlerinin ve bu süreci takip eden bütün bürokratik yapının görevden alınması gerekiyor. Bu kadar açık ve net söylüyoruz. Bu süreç, kamuoyuna “gereğini yaptık” diyerek geçiştirilecek bir süreç değildir. Halkın yaşamına kastediliyor. Para için bugün çocuklar öldürülüyorsa bu düzen bitmiştir. Tam da söylediğimiz gibi, devletin içerisinden hukuku çıkarın geriye ne kalır? Çete kalır, mafya kalır. İşte bugün tam da bunu yaşıyoruz. Devletin içinde liyakat yok, hukuk yok; sistemin içinde hukuk yok, adalet yok ama en önemlisi insan yok, insan yaşamına değer yok. Bunu kabul etmiyoruz.

Piyasacı sağlık sistemi terk edilip kamusal sağlık sistemi tesis edilmelidir
 
Özelleştirilmiş bu sağlık sistemini kabul etmiyoruz. Hızla ama hızla Sağlıkta Dönüşüm Programı, bu piyasacı sağlık sistemi terk edilmelidir, kamusal sağlık sistemi tesis edilmelidir. Bilimsel, anadilinde, erişilebilir ve nitelikli sağlık hizmeti bir haktır, bir lütuf değildir. İnsan olmaktan kaynaklı her birimizin sağlık hakkı vardır. Bu hakkı, hükümet yok saymıştır ve bunun sonucunda 12 çocuğun katledilmesinin yolunu açmıştır. Bunu kabul etmiyoruz. Hukuk Komisyonumuz Sağlık Bakanlığı ve bu süreçte ihmali bulunan her bir kişi hakkında suç duyurusunda bulundu"dedi.